![]() |
Tablo / Hicran ASLAN |
Artık mabet…
Ayıraç…
Ey sorgu sonrası hücre!
Duvarında pusula bir zaman.
Beni gizine,
Beni tarihine kat
Ve söyle;
Direnci arttıran nedir?
Karanlığa düşürdüğün inciler,
Neyin hayalini kurar düşerken?
Bitmesin diye başvurduğumuz bütün olabiliteler…
Hatırladıklarının gözlerinden sızgınlığı zulüm ederken yaratmak için didindiklerime, kaç doz unutmak aldım bilmiyorum…
Bu tefrika yaratanla yaratılanı birbirine kırdırıyor… Unut!
Ben olmazsam acıkacak gözlerin, bana aktardıklarınla doyuyorsun…
Kaç doz ölüm kuşandım bilmiyorum?
Kendini bir ayine hazırlarken ayinde bizi karşılamak için bir telaşta…
İkimizde birbirimize hazırlanıyoruz besbelli…
Sonsuza dek yaşamak değil, sonsuza dek ölü olmak özlemi…
O zaman hafızan bitecek, gözlerinde acıkmayacak hırsla…
korseyle toparlayıp, şekle koymaya çalıştığımız bu ilişkinin sarkık bedeni…
Teyellediğimiz onca sökük…
Aşınmış contalardan laçkalaşmış gidip gelmelerimiz.
Zokayı yiyip, askıda kaldığımızı his ettiğimiz bu düğüm ilişki, bizi koca denizimizden küçük bir tekne havuzuna mahkûm etti…
Sonra imdada çıktığımız günler ,kafasını şişirdiğimiz dostlar…
Belki biri çilingir olurda açar kalbimizin kilidini, umutlandığımız günler bitti…
Bitmesin diye başvurduğumuz bütün olabiliteler…
Alakoklaşan ağzımızın tadı…
Bitti…
Gözlerini doyurunca bırakacağız birbirimizin yakasını…
Okşandıkça ortaya çıkan ikimizde de şiddeti sürekli değişen leopar desen…
Aslan ve antilop…
İkimizde bu tefrikada yiyişen olduk…
Giderken…
Soğukkanlılaşıp zehirlileşirken,
Sürüngenleşirken yaşamı yürütmek için
Yapman gereken işlerde,
Niye bırakıp gidemez ki insan…
Ayaklarına saygı duyabilmek için biraz.
Bütün sesler gürültü olacak kadar kirletilmişken
Kapamalı kulakları
Tınılara saygı duyabilmek için biraz…
Ah uzuvlarım yeniden ruhuma dönün
Bedenime saygı duyabilmem için biraz…
Her yerde koca bir akustik yetersizlik…
Sonra tefecilerden sabır dilendik, geri ödeyemeyeceğimizi bile bile…
Her şey günde milyon kez tükeniyordu çünkü…
Çığlıklarımız için bir alan yoktu dünyada…
Her yerde koca bir akustik yetersizlik…
Yinede yıkanmaya direniyordu bu sonsuz ölü.
taaki o koca panikten sonra dinince kalabalık ve başımız bütün şiddetiyle değince mezar taşına anladık geri dönüşü yoktu bunun…
Aşkımızı yıkarken musalla taşında…
Son bir saygı duruşuymuş tüm olup bitenler…
Bir ağıt- bir yas seremonisiymiş bize hazırlanan ayin…
Şimdi arzuhalciler yazıyor bu ölünün gözlerini…
Yorgunluğumuzu…
Küskünlüğümüzü bütün mevsimlere…
yazılgan bir aşk ancak ölü olur…
Yaşarken yetişemezsin ki hızına…
Sonrası…
Korkmak kaçın sancılarından,
Hadi git…
Gez savrul, tanımadığın insanlarla sohbete dur.
Hiç görmediğini buyur et masana…
Başka şehirlerin dokusuna hüznünü sür
Gözlerinin anlamını bırak akan bir suyun yamacına
Gölge ol…
Eşyalar gibi yabancı kıl
Ağladıklarının dilini
Doğu ol!
Doğu…
Sır avuçlasın ellerin.
Yine benim ol
Sesine bir sigara tut
Bir tane daha…
Bir tane daha…
Unutamadıklarımın silgeci ol…
Tenimiz olmuşken biriktirdiklerimizin rengi
Güneş ol!
Yak beni bütün dillerde
Arındır,
Sonra çocuğun kıl.
HİCRAN ASLAN
Sınır Dergisi/Sayı 1 / Ocak Şubat 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder