6 Haziran 2011 Pazartesi

Zaman

Nasıl kalemin ucundan kaçabilir yalnızlık,
Yüreğinize sevgisini sığdıramadığınız onca insan zamana yenilip giderken…

Günlerdir üzgünüm. Herkesten bir parça anı topladım ve elime aldığım küçük bir valizle çok geçmeden geri döndüm yolumdan. Sadece siyah beyaz bir fotoğrafta kalsın istemedim çocukluğum…
Kime baksam ifadesi zor bir keder taşınıyor gözlerime. Biliyorum ki bir gün bütün mekânlar bana yabancı kalacak.
İlerleyen zamana karşı güçsüz, bir karmaşanın içinde, dünyayı sorgulamaya başlayan bir çocuk kadar cümlesizim.
Artık örmüyor uzun, karanfil kokulu bir avluda saçlarımı kimse. Kapı eşiğinde değil mavi takunyalarım. Yıllar oldu kumral saçlarımdan çekip gideli güneş.

Epeydir Narları dalından kendim topluyorum, uzadı boyum. Küçüklüğümde kaldı her biri göz nuruyla dikilmiş kadife kumaştan elbiselerim.

Belki de geç anladım… Çoktan yaşlanmış çocukluğumun eli bükülmez kahramanları…
Ben büyümüşüm.
Kimisi sonsuzluğa uğurlanmış kimisi hasta yatağında…
Bir zamanlar bize yaşamı öğreten bu insanlar suskunluğun yamacında.

Zaman kendini hissettirmeden, hızla geçerken yanı başımızdan ve ben büyüdükçe,
Kim çalacak duvarda asılı sazın tellerini… Kim toplayacak bana her yaz zerdaliyi, inciri…
Kim anlatacak göğü, denizi yeni baştan… Eskiden olduğu gibi… Kim masalım olacak, Kim tutacak ellerimden, Kim gurbetim olacak her hüzün vakti…

Günlerdir konuşmuyorum kimseyle…

Konuşursam sanki kendim de yiteceğim, geleceği yüklediğim düşlerimde.
Uzun uzun düşünmüyorum hiçbir şeyi… Günlerdir erteledim kendimi… Ben de kabullendim nasıl olsa zaman denilen o koca yenilgiyi…

Kalemin ucuna takıldıkça yalnızlık, bu gün daha çok seviyorum geçmişimi…


Elif GÖZEL
Sınır Dergisi / Sayı 1 / Ocak Şubat 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder