Adam, Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için pijamalarını giyer ve eline gazetesini alır.
Baba, oğlunu bu hafta sonu sinemaya götürmeye söz vermiştir ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahaneyle oğlunu başından savmak ister. Birden, gazetenin promosyon olarak verdiği dünya haritası gözüne ilişir. Önce dünya haritasını keserek küçük parçalara ayırır ve oğluna :
“Eğer bu haritayı birleştirip düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim.”der. içinden de “Oh be, kurtuldum! Coğrafya profesörü bile getirsen, bu haritayı akşama kadar düzeltemez” diye düşünür. Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu, babasının yanına koşarak gelir. "Baba haritayı düzelttim artık sinemaya gidebiliriz” der.
Adam önce oğlunun söylediğine inan(a)maz. Ama haritanın tamamlandığını görünce, hayretler içinde! “ Bunu nasıl yaptın?” diye sorar. Çocuk şu cevabı verir: “Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı, insanı düzelttiğim zaman dünya da kendiliğinden düzeliverdi.”
Sınır Dergisi, böylesi bir çocuk pratiğine olan özlemle yazın hayatına başladı. Bu özleme hasret yüreklere ulaşmaya çalıştı. Evrensel körleşmeye karşı sanatı ve kültürü bir dik duruş olarak sergileyen, bildiği ve kavradığı için sorumluluk hisseden kalemlere uzattı beyaz sayfalarını. Aklın ve bilimin hakim olduğu yerde şiddete yer olmayacağına bütün benliğiyle inanan bilim adamlarından ortak aklın görevlerini, sorumluluklarını ve çabalarını taşıdı cümlelerine.
Yeşeren Ölüm’ün, Biten Aşk’ın, Protez Başlıklar’ın ve Beyaz Şarkı’nın, Kuru Düş Temennisi’nin, Sen’in ve Açılan Kapıdan Çıkanlar’ın ardından bir güzel dilek bıraktı kendinden sonrasına…
Dergimizin yazın hayatının güzelliklere vesile olması dileğiyle…
Editörden...
Sınır Dergisi / Sayı 1 / Ocak Şubat 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder