6 Haziran 2011 Pazartesi

Bir Yitirilişin Acı Hatıraları

Koca bir çınarın devrilişi gibi yere yıkıldı, o gün üstüne çöken o yassı bulutları bir türlü atamamıştı üzerinden ve vücudu titriyordu. belki yeter demeliydi artık belki de bırakmalıydı kendini; avuçlarındaki toprağı sıkıca kavradı ve bir hamle daha yaptı ayağa kalkmak için ama nafile; bir yanı yokmuş gibi sola devrildi...

Halbuki onun yeri hep solu değil miydi, solunu gösterirken ona bir yandan yerin yanımdır, diğer yandan ise yanın yerimdir karşılığını alıyordu... Tüm yaşantısı boyunca onun yeri diye herşeyden herkesten koruduğu o sol yanı neden şimdi yarı yolda bırakıyordu onu, neden ilk önce o yanı çökmüştü..

Tüm yaşadıkları film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti, oysa bir zamanlar bunları düşünürken aldığı mutluluğun ve zevkin haddi hesabı yoktu şimdi ise anlamsız kifayetsiz kalıyordu herşey; tüm yaşadıkları hüzünleri ve mutlu günleri önünde duruyormuşçasına bomboş gözlerle baktı önüne, nefes alış verişi yavaşlamaya başladı ve göğsünde bir bası hissetti ardından yavaş yavaş kapandı gözleri, gözünden dökülen tek damla yaş dudaklarından süzülürken şu kelimeleri bırakıverdi dudaklarından süzülen gözyaşının damlasına ‘Bin yıl daha yaşamak isterdim ve seni bin yıl daha ayrılıklar içinde sevmek..


Kimi zaman bir bedende çift kişilik barındırıyor, kimi zaman derinden yaralıyor yüreğini etrafında olup bitenler.. Nitekim tüm olup bitenin toplandığı tek yer aynı yürek ve aynı bedendi, tüm gün boyunca her ne kadar bunları düşünmemeye çalışsa bile, gece yatağına uzandığı zaman düşündüğü beyin, ağladığı göz ve titreyen eller kendi elleriydi...

Oysa Bir Umuttu Sadece…


Orhan DİNÇ
Sınır Dergisi / Sayı 1 / Ocak Şubat 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder