5. KALICI ÇÖZÜM İÇİN BAZI ÖNERİLER
Bugün yaşanan sorunun bölgelerarası kalkınmışlığın ötesinde siyasi, kültürel ve etnik ve tarihsel temellere dayanan bir yan içerdiğini; bununla birlikte sosyo-ekonomik yapının iyileştirilmesinin, insan hak ve özgürlüklerinin tesisinin reaksiyonları yumuşatacağını; böyle bir ortamın oluşmasıyla birlikte barış temeline dayanan kardeşçe bir birliğin sağlanmasının zor olmayacağını vurgulamaya çalıştık. Şimdi somut çözüm önerileri üzerinde durabiliriz. Bu amaçla ve bu çerçevede yeni bir anayasa ve bazı yeni atılımlar ve reformlar elzemdir.
5.1.Yeni Bir Anayasa Yapılmalı
Türkiye, yüzyıllık demokrasi sürecini tamamlamak ve yeni bir anayasa yapmak durumundadır. Halkın ihtiyaçları, demokratik bir anayasayı kaçınılmaz olarak gündeme getiriyor. Demokratik anayasa girişimi, Türkiye’nin Kürt sorununu eşitlik, özgürlük, kardeşlik, gönüllü birlik ilkeleri temelinde çözecek düzenlemeyi yapmak göreviyle karşı karşıyadır. Burada denenmiş bir esin kaynağımız var; Kurtuluş Savaşı’nın Türk ve Kürdü birleştiren, seferber eden ve savaşın ateşinde sınayarak zafer kazanmış çözümünü realize edip, bu kez kalıcı olarak yasal güvenceye bağlayarak yürürlüğe koymak gerekir.
Birleştirici kimlik: Artık tarihsel olarak hiçbir güç, Kürdü Türk veya Türkü Kürt yapamaz. O nedenle ülkemizde Türklük veya Kürtlük, hele Türkçülük veya Kürtçülük, birleştirici kimlikler değildir. İnsanlığın milletleri aşan büyük geleceğine ilerlemede öncü roller oynayacak bir tarih birikimine ve coğrafî konuma sahibiz. İşte bu öncü birikimle, Türkler ve Kürtler (ve diğerleri) kendi renklerini kaybetmeden, ortak bir vatanı, ortak bir hayatı, ortak bir geçmişi ve geleceği paylaşmak gerçeğinden beslenen birleştirici bir kimlikle ve özgür iradeyle ortak bir devletin yurttaş topluluğunu oluşturabilirler. Bu ortak kimlik, “Türkiyeli” olmaktır.
Ortak vatan: Yine anayasada belirlenmelidir ki, Türkiye, bu topraklar üzerinde yaşayan bütün halkların ortak vatanı’dır.[1] Burada “salata çanağı modeli” geçerlidir. Salatanın konulduğu tabak ortak vatan, içindeki malzemeler (renk, nitelik ve özelliklerini kaybetmeden) bu ortak vatanın unsurlarını, sos ekonomiyi, onu karıştıran el ortak iradeyi, dağılım biçimi ise (ki her alanda eşitliği sağlar) adaleti belirtir. Böylece çokluk içinde bir birlik saçalanabilir. Aksi taktirde red ve inkara dayanan, farklılıkları teke indirgeme dayatmaları böler, parçalar.
Toplum hayatında ve milletler arasında sonuçları zor kullanarak çözen ve şiddeti kutsayan Ortaçağlı ve bağnaz milliyetçi kültürü bütün temelleriyle tasfiye etmek ve halk içinde barışçı, insana saygılı ve şiddeti hor gören, kardeşlikten yana, emeğe değer veren, laik ve demokratik bir kültürü yaymak, başta eğitim ve kültür kurumları olmak üzere bütün devlet kurumlarının görevi olmalıdır.
5.2.Yeni Politikalar Geliştirilmeli
Yasaksız özgür tartışma ortamı sağlanmalı: Kürt sorununun ve çözümlerin, her tür yasak ve ceza tehdidi dışında, özgürce tartışabilmesi için gerekli hukukî düzenlemelere gidilmelidir.
Dile, kültüre ve kimliğe ilişkin haklar yasal güvence altına alınmalı: İnsanlar dillerini özgürce konuşabilmeli, kültürlerini her alanda koruyarak geliştirebilmeli ve kimliklerini yaşayabilmeliler.
İsim yasakları tamamen kalkmalı: İnsanlar çocuklarına kültürlerine uygun istedikleri isimleri verebilmeli. Tarih ve kültür zenginliğini yansıtan yer isimlerinin değiştirilmesine son verilmeli, eski isimlerin iadesi sağlanmalı, her yer bilinen ve yerleşmiş adıyla anılmalıdır.
Genel bir af çıkarılmalı: Genel af, kardeşkanı dökülmesine son verecek süreçleri güvence altına almak için zorunludur.
Özel Timler ve Koruculuk Kaldırılmalı: Devlet, bu tür uygulamalara son vererek barışçı çözümün yolunu açmalıdır.
Bölgeler arası dengesizlikleri gidermek için kamu yatırımlarına ağırlık verilmesi ve devlet destekleri gerekli: Türkiye’nin doğusu ile batısı ve çeşitli bölgeleri arasındaki ekonomik uçurumu derinleştirmektedir. Bölgeler arasındaki dengesizlikleri gidermek için, o zamana kadar kamu yatırımlarına ağırlık verilmelidir.
5.3. Atılması Gereken Diğer Adımlar
Bu adımlarla birlikte; Türkiye'nin en büyük sorunu olan Kürt sorunu öncelikle ve ivedilikle meclis gündemine son olarak kalıcı çözümle getirtilmeli; kardeşin kardeşe vurdurulduğu bölgede kanın bir an önce durdurulması ve anaların artık ağlatılmamasının devletin en önemli görevi olduğu bilince çıkartılarak gereği yapılmalıdır. Halk, devleti ceberut ve baskıcı olarak görmek istemediği gibi, devlet de halkı potansiyel suçlu olarak görmemelidir. Köyleri boşaltılan halkın, köylerine tekrar dönmeleri ve kendilerine gereken miktarda tazminat ödenilmesi beklentisi karşılanmalı; bölgedeki psikolojik gerginliğin tüm kaynakları bir an önce kurutulmalıdır. Askeri sevkıyat ve operasyon yerine okul ve iş alanlarının inşa edilmesi ve eğitim ve öğretimin ciddi bir şekilde hızlandırılması gerekmektedir. Bölge halkı, kendi dilini ve kültürünü yaşamalı ve yaşatmalıdır. Bilinmelidir ki askeri çözüm, hiçbir zaman çözüm olmamıştır. Onun yerine demokratik, insan hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcılıktan uzak reformların hayata geçirilmesi gerekir.
Sonuç olarak, birçok kişinin üzerinde anlaştığı ve dile getirdiği şu somut önerilerle bu kısmı sonlandırmak istiyorum. Bu aynı zamanda Kürt Sorunun çözümü konusunda bir program dâhilinde somut olarak atılması gereken adımları içermektedir. Bunlar yapıldığı takdirde sorunda çözülmüş olacaktır diye düşünüyoruz.
1) Anayasadaki vatandaşlık tanımı değiştirilmeli. Vatandaşlığa etnik bir vurgu olmamalı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı esas alınmalı.
2) Farklı dil, din, mezhep ve etnik kimliklerin rahatça yaşayabilmesi ve kendilerini ifade edebilmesi anayasal teminat altına alınmalı.
3) Kürtçe ana dille eğitimin önü açılmalı.
4) Devlette ve özelde Kürtçe anadilde eğitim gerçekleşinceye kadar Kürtçe dili seçmeli ders olarak okullara konmalı, üniversitelerde Kürdoloji enstitüleri açılmalı.
5) Değiştirilen köy, kasaba ve şehir adları iade edilmeli.
6) Özel radyo ve TV'lere süresiz Kürtçe yayın hakkı verilmeli.
7) Bir sosyal iyileştirme ve tazmin politikası uygulanmalı.
8) Bölgede devlet ve özel sektör eliyle ciddi bir ekonomik kalkınma yapılmalı.
9) Topyekûn toplumsal enerjiyi harekete geçirmek ve kalıcı demokratik çözümü tesis etmek için bir siyasi af çıkarılmalı.
6.SONUÇ
Kürt sorunu, kökleri Osmanlıya kadar giden Cumhuriyet tarihinin en önemli sorunudur. Bir yanı ile tarihsel özellikler taşırken öbür yanı ile çok güncel bir sorundur. Böyle olduğu halde, 21. yüzyılda bile bu sorunu özgürce bütün boyutları ile tartışıp çözüme kavuşturmak yerine inkâr politikalıyla ondan kurtulmaya çalışılmış, böyle davranılırsa sorunun yok olacağı varsayılmıştır.
Sorunun bu denli dallanıp budaklanmasının temel nedenlerinden biri de bu sorunu ve onu yaratan nedenleri sakin bir biçimde anlamak yerine onu örtbas etmeye çalışmak olmuştur. Tarihi ve sosyolojik gerçekleri ortaya koymamak ve demokratik yollardan bu sorunu tartışmamak onu büyütmekten başka işe yaramamıştır. Kürt kavramından, Kürt sorunundan korkulmuştur. Bu psikoloji ile onu yok sayma kolaycılığına sığınarak ondan kurulmaya çalışılmış, tıpkı bir insanın karşısında duran bir gerçekliği yok etmek için gözünü kapatması gibi bir yöntem izlenmiştir. Oysa kişi ne kadar gözünü kapatırsa kapatsın o gerçeklik orada durmaya, var olamaya devam eder, onun gözünü kapatması ile yok olmaz.
O nedenle sorun kimi zaman yok sayılmış, kimi zaman Kürtlerin varlığı ile birlikte inkar edilmiş, kimi zaman Kürtlere ve bu soruna dair her şey yasaklanmış, bu sorunla ilintili olarak meydana gelmiş olan isyanlar ve hareketler zor ve şiddet kullanılarak kanlı bir biçimde bastırılmış, ama hiçbir zaman sorun tamamı ile ortadan kaldırılamamıştır.
Bu gün gelinen noktada Türkiye özelde bu sorunla ilgili genelde kendi yeri ve yönünü tespit etmeyle ilgili bir yol ayrımında görülüyor: Ya başta Kürt sorunu olmak üzere diğer tüm sorunlarını çağcıl, özgürlükçü ve demokratik yaklaşımlarla çözerek daha güçlü ve gönençli bir biçimde yoluna devam edecek, ya da statükodan beslenenlerin dar düşünceli, bazı değerlerin kisvesi altında kendini öne alan, pragmatik ve baskı(cı) yöntemleri kullanmaya devam ederek içine kapanacak, ufkunu ve geleceğini karartacaktır.
Prof. Dr. Ahmet ÖZER
Sınır Dergisi Sayı 4 / Temmuz Ağustos 2010
[1] Güneydoğuda yaşam yaşanmaz hale gelince büyük dalgalar şeklinde göç etmek zorunda bırakılan Kürtler Kuzey Irak’a ya da İran’a veya Suriye’ye yönelmediler. İstanbul’a, İzmir’e, Antalya’ya göç etiller. Bu da onların bu vatanı ortak vatan olarak gördüklerinin delilidir. Öyle düzenlemeler yapılım ki, bırakalım sadece Türkler değil Kürtler de “bu vatana bir şey olacak mı” diye kaygılansınlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder