düşü gecelerden kara otuz üç kurşunlu yüreğe…
tekerrüründe çok sus öldüğüm
ey öldüklerimle adağı olduğum tarih
elimden aldıklarınla büyüyorsun
varlığımla var(a)madıklarıma
sis bir gülümseme takınıp
kanırtıyorlar babamdan kalma
çocuğumdan bozma suskunluğumu
dengbéj gecelerin sesine düşürdüm sayrılığı
buyrulan bir şifre yetince yitirilişime
çok içlendim çatılan tüfekler arasında
karnı sütbeyaz bir tavşanın
kimseyi tövbeye getirmeyişine
ait olamamıştım yüzümün rengiyle hayata
nasihat sever bir babanın kimsesizliğiydim sadece
aldanışlarımı hep hayra yormuş
etimdeki dişlerin bilenmişliğini geç farketmiş
çok sus ölmüştüm çok sis arasında
cesedimin altında sakladığım suskunluğumla
dokundum kanlı ıslak parmaklarımla tespihime
neye yarar kanıma bulanmış inciler dökülürken
seglavi kısrağımdan yere düşen terlerim
dâhil edemedim tutanaklara
içimin incinmiş sesini
fukara bir kaçak ölüsüydüm yaşamın
Lütfi DEMİR
Sınır Dergisi Sayı 4 / Temmuz Ağustos 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder