Go rabe dil ev evindarî ji me kul dibarîne….
Molotof kokteylli ve sancılı öz buluş. Taşlar, şiddet, çocuk ve mağdur. Nasıl bir üçleme varsa her insanın dilinde, işte biz de şuan boşuz.
Ve yeni bir kapı açılışına (demokratik mi deseydim daha sükse bu aralar) ya da bir durak tam kapının önünde.
Hiç gidildi mi bilmem şu uzun karlı ve yağışlı aşklara.
Her insan gidiyor ömründe ağlayarak yağışlara biraz da katkıda bulunarak. Belki bazen üzerine çığlar yağarak.
Susulsa daha mı yeridir ömrümüz? Daha mı cennet yazılır ‘’kül değildir ömrüm bilinsin’’
Çilli, biraz kızararak utanıverdi sözcükler, algılayın…
Sizdiniz aşk koşularında kulvar değiştiren. Köküne ilmik ilmik kas dokularını dokuyan.
Hani desem anlatın beni iki kelimedir, diliniz. Hangi dile bulaşsanız çürük diş misali, tartarlar.
Size uçuyorum ya da sana, ‘’beynime kanat taktım bu ölümdür bilinsin.’’
İnsanız hayvan olsak yeridir. Gevişimizi getirsek anlamlı bir savaş içinde hayatımızı nakşetsek çok mu kötüdür şu cellât eğer bizi sızıdan kurtarıyorsa…
Go rabe dîl, zeman lî dara tûye xwu xwenîkant…
Ra be em bi çîn li wê raste şûnawi darxin…
Yekî deng da:
Hun jî çi belayê ne?
Em ne belanê em dilin. Kevire me xwîn narjîne. Kêrê me ko ye, goştêmi jî jêna ke…
Bir telefon zır zır. Kulaklarınızı tırmalar da durur, hadi susmayın karşıdan rahatsız edici bir bekleyiş.
- Alo
- Alo
- Kimsiniz
- Bizler, yani ağrıyan dilin…
- Anlayamadım
- Bir şey de anlama. Anlam koku giderici bir kavram. Tuvaletinden koku gelmez içini kazıdığında lağım borunun. Şaka şaka ben Kafka yanımda da Tzara var yarın misafiriz sana.
-(İçini roman sarar)
Sahne 1: (Ve hücrenize Kafka ve Tzara misafir olur.)
’’Kafka’ya acı Tzara’ya da çok şekerli kahve getirin. Hey gardiyan sana diyoruz. Cellât hazırlan birazdan baltanın tadına bakacağız. Misafirlerim var iyi bir ölüm olsun.’’
Sahne 32: (Kafka’nın cellâtla ilk buluşması)
‘’ Evet, başka bir gezegenin cehenneminden gitme vaktidir. Hepimizin bir cellâdı var. Biz uyuduğunu zannederiz o uyumaz. Her gün başımıza geçireceği baltanın ucunu biler de durur. Cellâdınız hemen yanı başınızda da uyuyor olabilir, farkına varamazsınız. Kim bilir belki cellât sizlersiniz. Nedensizdi bana günah yazmazsın, cehennemde çok kaldım cenneti ve hurileri görmek benim de hakkım.’’
Sahne 53: (Tzara’nın şarkısı)
‘’Söz vermiştin bana yanı başımda yaşlanmaya. Sevgili yaşlanıyorum işte. Kaç yıl geçti şiirlerimden. Hala yaşlanıyorum. Birileri uyanırken yaşama, bense geçen bir güne uyanıyorum. Soluklu bazen üstsüz uyanıyorum ama şu okyanusu geçip varacağım sana. Hancı kayığımı hazırla sevgiliye söz verdik varmam lazım yanına.’’
Sahne 109: (Karanlık)
Bütün tabutlar kortej halinde gözden kaybolur ve perde iner sonrası karanlıktır (132 dk.).
Mahmut PAKDEMİR
Sınır Dergisi Sayı 4 / Temmuz Ağustos 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder