18 Temmuz 2011 Pazartesi

Ey Yolcu!

                     -Bu, bir adamın kabzedilen ruhunun kendiyle söyleşmesidir...

Ey Yolcu, dur ve düşün!
Bu dünya yükü iki ahmağın boynuna yüklenmiştir. Biri iki yıl sonrasının muhasebesini tutamayan, ikincisi de her söylenene inanandır!

***
Ey Yolcu!
Söylenen, bir başkası tarafından aynen söylenmiştir. Duydukların kimbilir kaç kişi daha duymuştur. Bir oyun ki, şafak sökene kadardır. Şafak söker, oyun biter, herkes evine!

***
Ey Yolcu!
Bir çölde yolunu şaşırmışsan, yabancı bir vaha sana yaşam pınarı vadedebilir. Sakın kanma! Önce serinletir sanırsın, sonra sancısını çekersin bir ömür!

***
Ey Yolcu!
Ahmakların akılları gözlerindedir, göz kapandığında akıllarını da kaybederler!

***
Ey Yolcu!
Sen değil miydin denizle oyun oynanmaz diyen? Kendini kandırıp durdun bir süre, sonunda yalanın doğru çıktı!

***
Ey Yolcu!
Baharlarda bir daha yola çıkma. Bahar yüzünü güldürse de kışa varmadan ağlatacağını sakın unutma. Kışın donan söz, yazın buharlaşıp uçar!

***
Ey Yolcu!
Bil ki saflık tartı ile ölçülemez. Zehri bile bile içen filozof gibidir saf. Kendine ölüm kaftanı biçer, doğru bildiğince yalancı çıkmaktansa!

***
Ey Yolcu!
Başkasının sana akıllı demesinden kork. Bil ki, sana akıllı demekle kendi aklıyla mukayeseye giriştiğindendir. Kendi haklılığını ancak sana akıllısın demekle ıspatlayabilir. Akıl kendini sınadığında intikam ateşiyle uğradığı heryeri yakar!

***
Ey Yolcu!
Vicdan muhasebesini yapmasını bilmeyeni, kutsal bir aşka ve dostluğa ihanet edeni tanrının lanetine havale etme. Onu bilgeliğin kehanetine havale etmekle, zamanın şirret kamçısına göndermekle intikamını alacaksın zaten. Unutmaktan daha büyük intikam mı olur!

***
Ey Yolcu!
Kendi koyduğu kuralı önce kendisi çiğneyen adamdan kork. Öyle bir kork ki, sefalet dibini bulduğunda kendine uydurduğu yalanın gerçek mi, yoksa gerçeğin yalanı mı olduğunu karşılaştırmasını tamamen unutur. Görünümüne aldandığın geçici güzellik seni tekmelemeden önce tekmelemeyi öğren sen!

***
Ey Yolcu!
Bir şairin bir şaire önceden kehanetine tanık etmek için tecrübelerini konuşturduğunda gözün kapalı redetme. Gerçekten av peşindeki avcının hilesi ortaya çıktığında avın gerçeği görmesi ve belki de haksızca kullanıldığı zehabına kapılması bile fayda vermeyecektir. Kendi gerçeğini unutan, çevresinin gerçeğini çoktan unutmuş demektir. Kör olmak isteyen, eskiden gördüğü halde sonradan kör olanlara baksın!

***
Ey Yolcu!
Vicdanı yarım kalmış birine iyilik olsun diye ve ona tatmadığını söylediği şeyi tattırmak adına, oyunu kuralına göre oynamasını bilmeyenle oynama. Şem, hem kendine hem de pervaneye zarar verdiğini anladığı halde yanıp eriyor. Korkum odur ki, her şem öbür dünyaya bırakılacak hesabını verememe korkusuyla tükenmektedir. Yanıldığın şeyin aslında yenildiğinin acısı ve korkusu olmasın mı?

***
Ey Yolcu!
Akıllı bir adamın saf bir kadını; akıllı bir kadının saf bir adamı olmalı. İbret al, akıllı adam arayan kadınla, akıllı kadın arayan erkeğin ömrü iki yıl süremez. Her oyun, yürek hanesine atılan bir ihanet halkası görünerek, boyunlarına bağladıkları zincirler birbirini imha edene kadar sürtünüp durur birbirine!

***
Ey Yolcu!
Yusuf ve Züleyha kıssasını herkes bilir. Hangi adamın içinde bir Yusuf olma öyküsü var ki? Yok diyorsan, zaten sen Yusuf değilsin. Gömleği arkadan yırtılan bir Züleyha yok mu peki? Belki var diyorsan, neden bir öyküsü yok onların? Ne Züleyha’yı kına, ne Yusuf’un ifeetini yok say. Bil ki, Yusuf’un mintanını yırtan aşk, kendini yok ederek bu öyküyü yazdırdı. Kutsal gerçeklerini bir yalana değiştirmesen, tanrıya verdiğin yakarışı büyü bozulduktan sonra değiştirmek zorunda kalmazsın!

***
Ey Yolcu!
Bir dost kaybetmek, acının ve yalnızlığın en derini olmalı. Bir ikinci kendini kaybetmenin hüznü olmalı. Felek yanlışımızı yüzümüze vurduğunda, insanlığın derin pişmanlığı bizi sarmadan kapıyı çarpmadan gitmeli, dönmek istediğimizde o kapı tekrar açılabilsin yüzümüze!

***
Ey Yolcu!
Azraille uzun pazarlıklar sonucunda, bir "İLK"e imza atma hakkın kaldığını  öğrendiğine gerçekten inandın mı? Azrail bile sonunda seni kandırmayı başardı, kefeni böyle yırttın! Aklın seni terketmeden, külünden yeniden doğdun. Bunu unutma!!

***
Ey Yolcu!
Leyla çöldeki serap gibidir. Yanına varırsın yok, uzaklaşırsın sana gülümser. Susuz çöllere düşen Mecnun olma sen. Çöllere düşeceksen bir daha, mataranı susuz bırakma!

Müştehir KARAKAYA
sınır dergisi / sayı 2 / mart nisan 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder