Ölüm cezası gibi bir yazgı süzüldü ruhuma
Hangi kanun benim bu yalnızlığımı kaldırır lori
Gölgeleri vururken anlıma şu hiddetli ateşin
Şafak kızılca kan olur
Saydam bir ölüm düşer dağlara
Baş eğmez bir karanlık olur
Mazlum olur
mahzun olur
ten ve can
bakışın yaralar beni
sessizce gülüşün lori
Sana geceden
sana gözüme düşen nemden
ve terden
Açlığın ve sefaletin köyünden
İçimde yanan tütünden
Sessiz ve solgun yüzümden
Tüm şefkatimle ve içten
Ve bütün cesurca ölümlerden
Acı ve öfke içinde
Yüreğimin yüzüne düşen sıcaklığını bırakıyorum
Sana kollarımın şefkatini bırakıyorum lori
Sana sevmenin ilk doğuşunu
Sana tüm merhametiyle kuşların ötüşünü
Sana göklerden kopan fırtınaların bir yarısını
en serin yarısını
Sana gözlerimi
Sana sesimi
Sana kalbimin sıcaklığını bırakıyorum lori
Dalgın bir bakışın “sev” emriyle başladı her şey
Nereden geldiğini bilmediğim
mis kokulu bir bahçe
kalbi ışık
Islak ve çırılçıplak bir gözle başladı her şey
Ey davetsiz derdin çekilmezliği
Ey sessizliğin çınarından yaprak yaprak dökülen ben
Ağlamaktır kirpiklerimi mahzun eden
Düşüncenin zahmeti kederse eğer
Baharın kırk kilidini kırmak boşuna
Zahmetsiz bir bakışsa şayet ölüm
Sevgiliyi görmek
sevginin lütfundandır
Kararsız ol ey elem
belki ruhumu bağışlarsın
Yadırgamaz beni, bu şehre düşen hayalin
Gel, koynundan al beni gecenin lori
Sevgin kalmaya yemin etti kederimde
Zamansız bir tufan gibi
Yüreğimde pimi çekilmiş adressiz bir ölüm gibi
Toprak gibi
su gibi
Kalbime vurulan kırk kilit gibi
Sevmeye götürüyorsa beni, sana bakmalarım
Hangi gecenin nemi dokunur artık gözlerime lori
Duy, ey bedenime inen kederin
gece kadar karanlık perdesi
Duy ey yüreğimin doğusundaki ağır hüzün
Değilken dünya hiç kimsenin
Ve hiç kimse yeryüzüne inmemişken
Ve inmemişken kusursuz varlığın hayatın rahmine
Ve yazılmamışken ismin annenin alfabesine
Ben senin sevgini türetiyordum
Tanrı’dan gelen -ol- emrinin buyruklarıyla lori
Yıldızları
Güneşi
Ay’ı inkar etmekse seni sevmek
İnkar ediyorum yağmuru ve ışığı emen toprağı
Dokunmak günahsa ellerine
Bırak ömrüm bu günah sokağında son bulsun lori
Ey yüreğimi yakan sonsuz keder
Ey geceyi ve günü örten adanmışlık
Ey iffetli yüzü benim olan ten
Ey sevmenin aziz suskunluğu
Ey çağrılmadan gelen hüzün
Ey varlığımı örten yokluğun hükmü
Verin sizin olmayan cesareti
Arzum yada faziletim
Ya da her ikisi olmayan uzun uykum
derdim
Ya da ismim,
babam
aşiretim
size umudumu reddediyorum, bu bir mükemmeliyet olsa da
alıyorum varlığını
senin varlığın bütün her şeye bedel lori
aşkım, eşim benim!
ORHAN DEMİRTAŞ
sınır dergisi / sayı 2 / mart nisan 2010
Hangi kanun benim bu yalnızlığımı kaldırır lori
Gölgeleri vururken anlıma şu hiddetli ateşin
Şafak kızılca kan olur
Saydam bir ölüm düşer dağlara
Baş eğmez bir karanlık olur
Mazlum olur
mahzun olur
ten ve can
bakışın yaralar beni
sessizce gülüşün lori
Sana geceden
sana gözüme düşen nemden
ve terden
Açlığın ve sefaletin köyünden
İçimde yanan tütünden
Sessiz ve solgun yüzümden
Tüm şefkatimle ve içten
Ve bütün cesurca ölümlerden
Acı ve öfke içinde
Yüreğimin yüzüne düşen sıcaklığını bırakıyorum
Sana kollarımın şefkatini bırakıyorum lori
Sana sevmenin ilk doğuşunu
Sana tüm merhametiyle kuşların ötüşünü
Sana göklerden kopan fırtınaların bir yarısını
en serin yarısını
Sana gözlerimi
Sana sesimi
Sana kalbimin sıcaklığını bırakıyorum lori
Dalgın bir bakışın “sev” emriyle başladı her şey
Nereden geldiğini bilmediğim
mis kokulu bir bahçe
kalbi ışık
Islak ve çırılçıplak bir gözle başladı her şey
Ey davetsiz derdin çekilmezliği
Ey sessizliğin çınarından yaprak yaprak dökülen ben
Ağlamaktır kirpiklerimi mahzun eden
Düşüncenin zahmeti kederse eğer
Baharın kırk kilidini kırmak boşuna
Zahmetsiz bir bakışsa şayet ölüm
Sevgiliyi görmek
sevginin lütfundandır
Kararsız ol ey elem
belki ruhumu bağışlarsın
Yadırgamaz beni, bu şehre düşen hayalin
Gel, koynundan al beni gecenin lori
Sevgin kalmaya yemin etti kederimde
Zamansız bir tufan gibi
Yüreğimde pimi çekilmiş adressiz bir ölüm gibi
Toprak gibi
su gibi
Kalbime vurulan kırk kilit gibi
Sevmeye götürüyorsa beni, sana bakmalarım
Hangi gecenin nemi dokunur artık gözlerime lori
Duy, ey bedenime inen kederin
gece kadar karanlık perdesi
Duy ey yüreğimin doğusundaki ağır hüzün
Değilken dünya hiç kimsenin
Ve hiç kimse yeryüzüne inmemişken
Ve inmemişken kusursuz varlığın hayatın rahmine
Ve yazılmamışken ismin annenin alfabesine
Ben senin sevgini türetiyordum
Tanrı’dan gelen -ol- emrinin buyruklarıyla lori
Yıldızları
Güneşi
Ay’ı inkar etmekse seni sevmek
İnkar ediyorum yağmuru ve ışığı emen toprağı
Dokunmak günahsa ellerine
Bırak ömrüm bu günah sokağında son bulsun lori
Ey yüreğimi yakan sonsuz keder
Ey geceyi ve günü örten adanmışlık
Ey iffetli yüzü benim olan ten
Ey sevmenin aziz suskunluğu
Ey çağrılmadan gelen hüzün
Ey varlığımı örten yokluğun hükmü
Verin sizin olmayan cesareti
Arzum yada faziletim
Ya da her ikisi olmayan uzun uykum
derdim
Ya da ismim,
babam
aşiretim
size umudumu reddediyorum, bu bir mükemmeliyet olsa da
alıyorum varlığını
senin varlığın bütün her şeye bedel lori
aşkım, eşim benim!
ORHAN DEMİRTAŞ
sınır dergisi / sayı 2 / mart nisan 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder