Hiç bir dileğiniz oldu mu, yıldız olmak gibi? Hiç acılar biriktirdiniz mi, masum avuçlu çocukların yüreklerinde? Hiç, suskunluk için savaştığınız oldu mu? Gözlerinizle, ağlayan kalbinize söz geçirdiniz mi? Hiç ağladınız mı sebepsiz, sabahlara kadar? Yaşadınız mı bitip giden bir ömrün sonbaharında ve hiç ilk yaz sevmeleriniz oldu mu? Umuda yazılı mısralara ve karanfil işlemeli mendillere sardınız mı, bütün gülüşleri gecenin son yıldızıyla ona göndereceğim umuduyla. Oyuncak bebeğinize sarıldınız mı hiç, gecenin karanlığında yalnızım diye? Hiç sevdiniz mi birisini karşılık beklemeden? Hiç öpmek istediniz mi bir çocuğu alnından sebepsiz? Siz umutlarınızı yırtık cepli masum avuçlu çocukların avuçlarında biriktirdiniz mi hiç? Gördünüz mü, bir karanfilin gülücüğünü ve ağlarken kaybettiniz mi yüreğinizdeki aşka dair bütün karanfilli sözleri? Hiç çıktınız mı onsuzluğun onlu yokuşlarında tek başınıza? Ona ve aşka dair ne varsa yüreğinde biriktirmediniz mi masum çocukların gülüşlerinde? Hiç çalıp ve yırtık ceplerine doldurup bütün yıldızları bir gece yarısı ona göndereceğim diye düşündünüz mü? Hiç oldunuz mu savaşçısı hayatın ve yaşadınız mı sevdiğinizin gözünde, umudu ve onu hiç yaşadınız mı her satırda? Ağladınız mı sabahlara kadar onun için? Beklediniz mi pencere kenarında ay ışığı altında bir ömür boyu belki gelir umuduyla ve sevdiniz mi birisini iki kişilik hayatta?...
Ergin TAŞKIN
sınır dergisi / sayı 2 / mart nisan 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder