Tarık Tufan, Görkem Yeltan ve Bektaş Topaloğlu'nun senaryosunu yazdığı, Kanal 7'deki haber sunuculuğu, eşcinsellere mesafesi ve Doğan medyasında köşe yazarlığıyla bilinen Ahmet Hakan Coşkun'un kardeşi Mahmut Fazıl Coşkun'un yönettiği Uzak İhtimal, tek taraflı sade bir aşkın hikâyesini anlatıyor. Yönetmeni tanıtırken ağbisinden, -hatta babalarının emekli müftü olduğunu da ekleyelim hemen- detaylı olarak bahsetmemin sebebi, sanatta büyük açılımlar yapmakta olan, bir hayli mesafe kaydeden muhafazakâr entelijensiyanın şu anki durumuna dikkat çekmek. Film, Anadolu'dan İstanbul'a müezzinlik yapmaya gelen Musa'nın, Hristiyan komşusu Clara'ya karşı hislerini sade bir anlatımla izleyiciye sunmakta.
Filmde aksiyon yok. Sükûnet başrolde. Yakup karakteri vesilesiyle filmde yer verilen sahaf/kitapçılara Yumurta'da, 11'e 10 Kala'da da rastlamıştık. Okunmasa da görüntü olarak sinema yapıtlarında kitaba yer verilmesi iyi bir okura göz ziyafeti vermekte. Bu da ayrıca teşhis, "Marifet iltifata tabidir" sözü doğrultusunda tebrik edilmesi gereken bir nokta. İzleyicinin bilinçdışına kitabı yerleştirmek adına yapılmış gayet güzel bir uygulama.
Müezzin Musa'nın, ilerde rahibe olacağını söyleyen Clara'yla arasında cereyan eden, şarklı delikanlıların klasikleşen uzaktan aşkı: Kızın haberi olmadan erkeğin bağlanması, fakat bunu bir türlü ifade edemeyişi... Hatırlarsanız, Kazım Öz'ün filmi Bahoz'da da böyle bir durum vardı. Yetiştikleri çevrede yasak olan bir durum olan kız-erkek arkadaşlığını yaşamaktan korkan taşralı gençlerin bu konuda tutunamamaları... Böylece hayatın bir bölümüne uzaktan bakmakla yetinmeleri... Dolayısıyla yarım kalan pek çok sevda... Yapıtın bir sahnesinde Musa ile Clara'nın şipşak fotoğrafını çekmeye çalışan adamın birbirilerine yanaşmalarını defalarca söylediği halde çiftin bunu yapamamaları yüzünden Musa'nın yarım çıktığı fotoğraf sahnesi söz konusu bağlamda üzerinde durulması gereken bölümlerden biri. Yeterince yaklaşamadıkları için fotoğraf karesine sığmayan, aynı karede eksik görünen çift, birbirilerine açılamadıkları için hayatlarını paylaşamayan/birlikte olamayan insanların ömür boyu yarım kalmışlıkları olarak yorumlanabilir. Hayatın, acemisi oldukları bu kısmında yarım da olsa bir karede birlikte görünmüş olmakla yetinebilen, böylesi bir birlikteliğin uzak ihtimal olarak görülmesi sebebiyle kısmen de olsa gerçekleşmesiyle yetinebilmeleri... Yaşayamadıklarını içlerine atmalarıyla devam eden eksiltili hayat. Fotoğrafçının "Ağbi yarım çıkmışsın, bi daha çekim be?" diye ısrar etmesi üzerine Musa'nın verdiği yetinmişlik, kabullenilmişlik dolu cevapla yazımızı sonlandıralım:
"Tamam, sorun değil..."
Abdullah KOÇAL
Sınır Dergisi / Sayı 5 / Eylül Ekim 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder