Sen saplantı desen de,
Bu aşk benim baştacım,
Her gün beynimi yese de,
Ne seni kazanmak,
Ne de ondan kurtulmak amacım.
-Ümit Yaşar Oğuzcan-
Acı çekiyorum ama şikâyetçi değilim. Ondan gelen her şeyi lütuf kabul ederim. Nasıl şikâyet ederim. Benim zararım kendime, bundan kime ne. Mutlu olmaktan ya da mutlu görünmekten utanır olmuşum. Çünkü mutlu olduğum anlar onu unuttuğum anlardan ibaret. Hâlbuki ben onun bir topuk dikeni, bir diş ağrısı, bir böbrek sancısı gibi sürekli yanımda olmasını istiyorum. Ben bir mum gibi can fitilinden, ateşiyle yanmak istiyorum.
Belki de saplantı bir çeşit aşktır. Belki de aşk bir çeşit saplantıdır.
- ‘Ne iyilik, ne kötülük, yalnızca sen ve ben’ dedi kadın.
- ‘Bu cennet mi, yoksa cehennem mi oluyor?’ dedi adam.
- ‘Araf’ dedi kadın.
- ‘Orda da sevişilir mi?’ dedi adam. -Alıntı-
Saplantı, kendisiyle sorunlarını çözememiş, kendisiyle barışık olmayan insanların hayatı hem kendilerine hem de etrafındakilere zindan ettikleri bir tür hastalık durumudur. Saplantılı kişinin sorunu kendi ruhundaki boşluktur. Mantıklı bir sebep olmaksızın nefret veya sevgi gibi karşılıklı var olması gereken duyguların bir tek kişinin ruhundan gelmesidir. Gerçekte bu tür duyguların yönlendirildiği kişilerin bu duruma sebebiyet vermeleri söz konusu bile değildir. Saplantılı kişi saplanacak şeyi ne yapar eder bulur.
İki tür saplantı vardır. Bunlardan bir tanesi sevgi saplantısı, diğeri ise nefret saplantısıdır.
Sevgi saplantısında söz konusu kişiler aciz, zavallı, hayatın sillesini yemiş ve bir köşeye atılmış gibi davranmalarına karşı, bu tutkuyu sürdürmelerinden de anlaşılabileceği gibi aslında son derece güçlü karakterlerdir. Kendilerini hayal ettikleri bir gerçekliğe kaptırmışlardır. Karşılıksız aşka sahip olanlar değil, bu duygularını başkalarına kabul ettirerek onların hayatına yön verme isteği içinde olanlar saplantılı sayılırlar. Yoksa platonik aşk, kimsenin hayatına karışılmadığı ve kimseye zarar vermediği müddetçe saplantı sayılmaz.
Nefret saplantısında, kişiler çocukluğunda başından geçen kötü deneyimlerden ötürü etrafındaki insanları suçlar, bunun için de o insanların herhangi bir davranışına ihtiyaç duymazlar. Bu kişiler, kendilerine sevgi gösterseniz, hatta kendilerinin yaralı ruhuna ilaç olmaya çalışsanız bile, size bir karakter yakıştırır ve kendilerini ve daha da tehlikelisi başkalarını buna inandırmaya çalışırlar. Sürekli sadece iyilik ettiğiniz bir insan sizi öldürme hayalleri kuruyor ve utanmadan bunu açıklıyorsa, hatta arkanızdan işler çevirmeye başlamışsa bu sizin için ancak olumlu bir gelişme olabilir. Bu kişiden en yakın zamanda uzaklaşmanız gerektiğini anlarsınız.
Aslında her iki tür saplantı da bütün gücün kendisinde olması gerektiğine inanan, işler kendi istediği gibi yürümediği için sinirlenen ve inat eden hasta insanların psikozlarıdır. Bu insanlar etrafına hakaretler eder, sürekli kapris yapar, kendisini ön plana koymaya çalışır, her fırsatta kendisinden ve saplantılarından bahsederler. Bu kişiler onları sevmeyenlere bıkkınlık, sevenlere ise derin üzüntü verirler. Düzenli olarak psikiyatr tedavisi alması gereken bu insanlarla psikiyatr veya mazoşist değilseniz ilişkiye girmemelisiniz. Eninde sonunda sizi de gerçekliklerinde bir yere oturtacaklardır.
Saplantılı insanlar özgürlüğünü yitirmişlerdir. İradeleri tutkularının esiri olmuştur. Normalde ehemmiyet vermeyeceği kişileri ve nesneleri manasızca kovalamaya başlamışlardır. Yapılan araştırmalar saplantısı olan kişilerin yüzde 80'nin hayatları boyunca bu saplantılarını devam ettirdiklerini göstermektedir. Ayrıca saplantıyı gidermenin ilk akla gelen yöntemi olan, saplantının yerini başka bir şeyle doldurmanın aslında hiç bir işe yaramadığını göstermektedir. Bu konuda çalışan doktorlar, saplantısı olan insanların mümkün olduğu kadar başka şeylerle ilgilenmelerini önermektedirler. Yine de bu uğraşların saplantılarını geçireceğine dair bir garanti verememektedirler. Saplantılı kişi aynı şeyi defalarca farklı açıdan beyinde resmetmekte olduğu için bir an önce uzman bir psikiyatr tarafından değerlendirilip, yorucu fiziksel aktiviteler ile bu resmin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Saplantılı kişinin, içinde bulunduğu durum “boşluktaki bir noktaya ok atmak” gibidir. Bu oklar genellikle çevresindeki dostlarına isabet eder.
Aslında saplantılı insan kendisine saygısını kaybetmiş insandır. Kendinizi saplantılardan korumanın tek yolu aşkı bir hırs aracı olarak görmemektir. Başkalarına, başkalarının duygularına saygı duymayı öğrenmelisiniz. "İstemiyorum" diyene ısrar etmemelisiniz. Bunu onun için değil, kendiniz için yapmalısınız. Aşkı keyifle yaşamak varken hastalıklı hale getirmenin hiç âlemi yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder