kedi….kuş
Yaralıyım dedi kuş beni yeme…
Karışmasın kanına yaralı olmanın yası….
Öldürür seni,
Solarsın….
Olsun demiş kedi… çok canım var benim…
Birini bu hazza adarım….
Ve yemeye koyuldu onu…
Ne gözlerindeki gökyüzüne aldırdı,
Ne kanatlarındaki uçamamanın acısına….
Çok zaman sonra nedensiz bir uçma isteği kuşattı onu….
Denedi olmadı,yanıldı.
Gökyüzü gözlerine sonsuzluğu üfledi ve kaosu….
Ele avuca gelmemeyi….
Sırnaşamaz oldu insanlara…
Kimseden bir şey dilenmedi…
Kanındaki önlenemez kaçma dürtüsünden,
Öldürdü birer birer canlarını….
Son canını verecekken kuşu hatırladı….
Olsun dedi…. Kurbanı katilinin ölme sebebidir eninde sonunda….
yosunlu ritüel
Lambaları yorgunluktan yosun bağlamış.
Işıdıkça karanlığı çoğaltan bir şehir…
Gölgeleri uzadıkça
küçülen bedenlerdeki didişme,
def ritimli bir ritüel.
Kendi boşluğun derinleşir,
gidenin yerini doldurmak için kiralarken birilerini…
çok noktalı ama…
Düzensiz, aceleci,
gümbürtüye gelmiş bir kalabalığım ben.
Hem dağınık, hem tarzımın rahatsızı.
Bu yüzden; hiçbir cümlenin sonu olamamanın
‘çok noktalı’ sancıları yüklü yazılarıma.
Savunma içgüdüsünün çok sevdiği
bol ‘ama’lı bir yaşam bu.
ve içimin her karesinde
bir ‘belki’ aralığı kanıyor,
rengini kendisine saklayan lanetiyle.
Hicran ASLAN
Sınır Dergisi / Sayı 5 / Eylül Ekim 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder