12 Ekim 2011 Çarşamba

Geceydi

Geceydi,
sahipsiz kentlerin yıldızları
Dökülüyordu parmak uçlarımdan
Hayallerim gövdeme düşüyordu
Gövdemdeki çocukların düşleri inciniyordu
Özgürlüğüm asılıyordu çıplak bir dala
Masum,
Mavi bir kız ölüyordu


Geceydi,
yıldızların ışığından dökülüyordu yalnızlığım
Kırmızı kadar asiydi
su
ve
toprak
Ve uçsuz ve bucaksız,
kızıl,
ateş
Alıp götürüyordu beni çırılçıplak bir yeşil
Gölgesine düşüyordum
henüz tutulmamış bir ayın


Geceydi,
omuzlarında ışığın yükü vardı
Asil kadınların
Asil erkeklerin
Asil çocukların
Ve her ölüm newroz getiriyordu
En güzel çiçekler adına yaşanıyordu ölüm
Görünen en parlak ağaç Mezopotamya uğruna


Geceydi,
bir militan iniyordu yorgun düşleriyle dağlardan
Kalemimden kan damlıyordu içime
Gözlerim parlıyordu,
öpülen bir yanak gibi
Güneşten daha cömert yüzüne bakarken
Dünyanın ormanlarında zarif bir kuş büyüyordu
Gözlerimin bitmeyen yalnızlığına


 Geceydi, 
ağlıyordu anneler damarlarında gezinen sancıyla
Çekilen acılara
Göz yaşları bir gül gibi düşüyordu toprağa
Ellerimden çürük ağaç kokusu geliyordu
Yumruklarıma kelepçeler vurulmuştu
Sesimi tutuyordu oliympos kartalları kanlı pençeleriyle
Bir kölenin oğlu değildi düşlerim
Adını bir ermiş fısıldamıştı kulağıma
Gölgem gibi taşıdığım
sevgilim, özgürlüğüm

Geceydi,
yanımda aysız bir kurşun,
çiçeksiz hapis
Öfkem geceye inen bir balyoz
Kardeşçe bir düş için,
yarınlara,
yoksul çocuklara
Güneşin gölgesinde unutulmuş kalabalıklara
Yaşamı adarcasına
Getirecek sesler
Sert bir bıçak gibi
Ak bir sevda
Göreceksiniz

Geceydi,
dışımda Temmuz
İçimde tuhaf bir buz kokusu
Yalnızım
Gece karanlık
Ay içimde üşüyor
Her yanımda hüzünle açılan bir kapı
Omuzlarımda
Bıçak yarası gözler
Benim sessiz,
Çürük bir elma kurdu gezinirken ruhumda
Geceyle zenci dişi sevişmelerim
Soğuk
Ve
Nemli
Kimse bilmez benim bu derdimi
Bir senden başka
Ah ölümsüz sevgili


Orhan DEMİRTAŞ
Sınır Dergisi / Sayı 5 / Eylül Ekim 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder