14 Mayıs 2013 Salı

LAYLA - I -

İnan ki suçsuzum ben
                  Ve çok masumum Layla
Muson rüzgarlarının etkisinde kalan
Ülkeler kadar, suçsuz ve masum
Tropikal iklimlerde yaşanan sevdaların
Sıcaklığını taşıdım yüreğimden yüreğine
Aşk tanrıçası İnanna’nın 
Gözlerinde büyüttüm seni
İsminde unuttum sesimi Layla
Benden başkasını yakmaz, benden başkasını ateşin
                  Sana olan duygularımı anlatacak                                                                                       bakire bir söz bulamıyorum

 
Yüzü güzel,
Ruhu fahişe bir gecenin esiri olmuşum
Alamut’ta zincire vurulmuş bir köleyim şimdi
Ya da hayatın insanlığa armağan eli gibi
Bir sevdanın tutkunu
Bahara duran güller gibi,
Yüzünün, yeryüzünde bulunmayan
Gölgesine hasret kaldım Layla

 
Gel ne olur
Gel de, düşlerin derinliğine süzülen
Mavi bir yüz gibi 
Dökül avuçlarıma ansızın
Nil nehri gibi sessiz
Sessiz aksın bana ayak seslerin
Gel de, bitsin karanlık gecelerde ayağıma giydiğim
Tek kişilik ölümlerim
Gel de, kırılsın gökyüzünün daracık sokaklarında
Sessiz ve sensiz üşümelerim
                  
 
Bırak 
Afrikalı büyücüler ölümü bekleye dursun Layla
Damarlarım yüzünün hayatını içmekte
Gel, geleceğim ol
Bakışlarında  yıka beni, temizleneyim
Bana geleceğin yolları gözlerimle öpeyim
Gel, seven kalbimi öksüz bırakma
Bir hayal ülkesi gibi bekleyişimsin
Sen, görüntümün sesisin
Sen, kızıl ziyaret efsanesisin
Sen, altı milyar insan soyunun arasında
Bir tek beklediğimsin
 
 
Hangi yağmurdan ödünç aldın gözlerini
Kirpiklerin cennet kaçkını gibi Layla
Bakışlarına bir yol seç
Gözlerime batıyor
Sen hangi aşkın dikenisin
Geleceği ve geçmişi olmayan sarhoşlar gibi
Kendi soğuk gecelerimde sızılıyorum
Gözlerinin hasretinde
Dostun ve düşmanın ihanetine uğramışım
Deniz ortasındaki adaların
Tek kişilik hücre odalarında
Halkına özgürlük tutkusunu
En olmayan imkanlarla anlatmaya çalışan
Özgürlük tutkunları gibi
Kendimi sana anlatacağım
En yalın, en yalnız köşelerde
 
 
Unutmaz baktığı yüzleri
Pas tutan aynalar bile Layla
Sen kaç dünya öncesinin yaşlı ruhusun
Kaç kenti yıkıp geldin de, şimdi önümde durursun
Sevgi yapraklarım içimde titrer
Sen hangi hırçın rüzgarın adına beni vurursun

Ey, incindikçe çoğalan bakışlarım
Ey, savunmasız çırılçıplak yanlarım
Ey, ömrünün her anında acının içinden geçen anılarım
Sen hüzünler ekmeye devam et dünyaya
Çölün gül açacak, çölün gül açacak
 
 
Deniz diplerinde unutulmuş cesetlerin
Mezar taşlarına duyduğu özlemi taşıyorum Layla
Gök kuşağının bütün renklerini boğacak
Hüzünler biriktiriyorum yüreğimde
Batağına batmışım lanetli bir kentin
Bedenimin iki yanı intihar saklar
Gönlüm kimsesiz kirli bir çocuk gibi
Dört duvar arasında karanlığa ağlar, karanlığa ağlar
 
 
 
Gel ne olur 
Fırtınalara maruz kalmışım Layla
Kirli bir yalnızlık göğsüme saplandı
Ölümün sınırındayım
Tüm yüzyılları yakacak
Bir hasret ateşinin
Ağlama duvarındayım
Tanrım, gel göz yaşlarımı sil 


Orhan DEMİRTAŞ
Sınır Dergisi / Sayı 8 / Mayıs Haziran 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder