İnan ki suçsuzum ben
Ve çok masumum Layla
Muson rüzgarlarının
etkisinde kalan
Ülkeler kadar, suçsuz
ve masum
Tropikal iklimlerde
yaşanan sevdaların
Sıcaklığını taşıdım
yüreğimden yüreğine
Aşk tanrıçası İnanna’nın
Gözlerinde büyüttüm
seni
İsminde unuttum sesimi
Layla
Benden başkasını
yakmaz, benden başkasını ateşin
Sana olan duygularımı anlatacak
bakire bir söz bulamıyorum
Yüzü güzel,
Ruhu fahişe bir
gecenin esiri olmuşum
Alamut’ta zincire
vurulmuş bir köleyim şimdi
Ya da hayatın
insanlığa armağan eli gibi
Bir sevdanın tutkunu
Bahara duran güller
gibi,
Yüzünün, yeryüzünde
bulunmayan
Gölgesine hasret kaldım
Layla
Gel ne olur
Gel de, düşlerin
derinliğine süzülen
Mavi bir yüz gibi
Dökül avuçlarıma
ansızın
Nil nehri gibi sessiz
Sessiz aksın bana ayak
seslerin
Gel de, bitsin
karanlık gecelerde ayağıma giydiğim
Tek kişilik ölümlerim
Gel de, kırılsın
gökyüzünün daracık sokaklarında
Sessiz ve sensiz
üşümelerim
Bırak
Afrikalı büyücüler
ölümü bekleye dursun Layla
Damarlarım yüzünün
hayatını içmekte
Gel, geleceğim ol
Bakışlarında
yıka beni, temizleneyim
Bana geleceğin yolları
gözlerimle öpeyim
Gel, seven kalbimi
öksüz bırakma
Bir hayal ülkesi gibi
bekleyişimsin
Sen, görüntümün
sesisin
Sen, kızıl ziyaret
efsanesisin
Sen, altı milyar insan
soyunun arasında
Bir tek beklediğimsin
Hangi yağmurdan ödünç
aldın gözlerini
Kirpiklerin cennet
kaçkını gibi Layla
Bakışlarına bir yol
seç
Gözlerime batıyor
Sen hangi aşkın
dikenisin
Geleceği ve geçmişi
olmayan sarhoşlar gibi
Kendi soğuk
gecelerimde sızılıyorum
Gözlerinin hasretinde
Dostun ve düşmanın
ihanetine uğramışım
Deniz ortasındaki
adaların
Tek kişilik hücre
odalarında
Halkına özgürlük
tutkusunu
En olmayan imkanlarla
anlatmaya çalışan
Özgürlük tutkunları
gibi
Kendimi sana
anlatacağım
En yalın, en yalnız
köşelerde
Unutmaz baktığı
yüzleri
Pas tutan aynalar bile
Layla
Sen kaç dünya
öncesinin yaşlı ruhusun
Kaç kenti yıkıp geldin
de, şimdi önümde durursun
Sevgi yapraklarım
içimde titrer
Sen hangi hırçın
rüzgarın adına beni vurursun
Ey, incindikçe çoğalan
bakışlarım
Ey, savunmasız
çırılçıplak yanlarım
Ey, ömrünün her anında
acının içinden geçen anılarım
Sen hüzünler ekmeye
devam et dünyaya
Çölün gül açacak,
çölün gül açacak
Deniz diplerinde
unutulmuş cesetlerin
Mezar taşlarına
duyduğu özlemi taşıyorum Layla
Gök kuşağının bütün
renklerini boğacak
Hüzünler
biriktiriyorum yüreğimde
Batağına batmışım
lanetli bir kentin
Bedenimin iki yanı
intihar saklar
Gönlüm kimsesiz kirli
bir çocuk gibi
Dört duvar arasında
karanlığa ağlar, karanlığa ağlar
Gel ne olur
Fırtınalara maruz
kalmışım Layla
Kirli bir yalnızlık
göğsüme saplandı
Ölümün sınırındayım
Tüm yüzyılları yakacak
Bir hasret ateşinin
Ağlama duvarındayım
Tanrım, gel göz
yaşlarımı sil
Orhan DEMİRTAŞ
Sınır Dergisi / Sayı 8 / Mayıs Haziran 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder