I.
deniz çarpıyor dudaklarıma
deniz çarpıyor dudaklarıma
birazdan
düşeceksin kanatlarıma
yüzümde
dolaşıyor rüzgar, yosun kokulu
sonra bir
bardak çay geliyor, kırmızının en güzel tonu
masal
başlayacak hiç görmediğim kadar güzel
sonu
olmayan bir düşe açılıyorum, içinde sen
tüm zamanları
silse yaratan
seni erken tanısam
yeni baştan
sana
geliyorum, herşeyi bırakıp ardımda
kendimi
bırakıyorum
II.
kırmızı
içinde doğuyor dağ çiçeği
papatyalar
toplanmış eteğinde, bahar mevsimi
kalyonlara
düşen nisan gibi düşüyorsun içime
biliyorum,
ateşe koşar kelebekler
bir mum
yanar yeniden
denize
dalar martılar
nisan
sabahında yosun taşıyan deniz
yüreğini
açıyor kırlangıçlar, düşer semaya
kum tanesi
çarpar suya, kuşatır büyük denizi
senin her
adımında gül açar şehir
taşlar
kıskanır, çağırıyor seni kaldırım
yürüyoruz
yürüyoruz
gecenin en
güzel rengisin bana
zamanın en değerli ânı
gözlerim
düşüyor gözlerine, ne kadarda farklısın
sen bağdaş
kuruyorsun deniz kıyısında
susuyorum, tutsak bir kuş gibiyim oysa
………
masal
başlıyor
semadayız
sonra masalın tam ortasında
gemiler
tırmanıyor bir dağa
yalnız
ikimiz
sen
şiirler okuyorsun kalbinin ortasından
bilmiyorsun
hangi iklimler esir alıyor beni
serçe
yüreğimde kaybediyorum kendimi
bir
züleyha masalında
ellerin
çağırıyor beni, çaresiz uzanıyorum
III.
sonra
taşlar,hala
sıcak: izin hala var umutlarımda
yüzümü
sürüyorum, senden gelen rüzgara
imkansızlık
savaşına açılan bir sancak oluyorum yokluğunda
asude bir
zamanda, dalından düşen bir yaprak gibi ıssız her yer
seni
arıyorum, belki yine var olacaksın ansızın
bir düşün
ortasında yürüdüğün yollarda yeniden çıkacaksın karşıma
dua
ediyorum, yüzümü çeviriyorum manaya
yeniden
diyorum, hiç bitmeyen düşler saklı bir gezegen gibi gelsen, yeniden
bekliyorum
gelmiyorsun…
Yusuf BAL
Sınır Dergisi / Sayı 8 / Mayıs Haziran 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder