2 Ocak 2012 Pazartesi

Mabet Söylevleri

Sevgilim
kırılmış aynalara
yansıyan suretim
kadim masallardan
artakalan bedenim
dünyayı tutuşturan
kızgın yalımım
cüzamlı tenim…
bendim
ömrünü destanlaştıran
yokluğundan engin coğrafyalar yaratan
yitirilen zamanları
gözlerine yoran
bendim…
Bendim
dilindeki türkülerin yangınını söndüren
Sevgilim
hala kabuk tutmamış
bir yarasın damarlarımda
ve henüz tutuşmadı
ayrılık cehennemin
diz dövmeyeceğim yokluğuna
zalim bir sahra güneşi
şimdi yüreğim
olmadı bilsinler beni
ve olmadı bil
hüzünlü kalemimi…
Sevgilim
uykularımın gülistanı
içinde uykuya daldığım cennetim
adını ateşe adadığım
kutsal kitabım
kasıklarında secdeye vardığım
tekil tanrıçam
kilit vurdum
tüm mabetlerime
yitirdim ezberimdeki duaları
ölüler krallığına indi sevdamız
ve ölülerin
krallığından geliyorum ben
kurban kanına susamışların kentinden
ört perdelerini gözlerinin
kendi bencilliğine
kutlu sözler üreten
ve sesinin yankısına
ağıtlar yakan
bir kahin bil beni…
Sevgilim
deryalara karışan bedenim
talan yurdum
göçebe divanım
sen miydin
bir deniz ikliminde yitirdiğim
yoksa özgürlüğüne koşan
genç süvarilerim miydi
belki de
zikreder gibi aradığım hiçliğimdi
ama ne fark eder
gittin işte
gittiler…
Hangi atlasın  kıyısındasınız şimdi
ve hangi destanın
derin ezgisinde
tükettim bütün ayinlerimi
 hala yoksun(uz)…

Mamed ÖZDİL
        Sınır Dergisi / Sayı 6 / Kasım Aralık 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder