2 Ocak 2012 Pazartesi

Soyut

Yeni değil mevsim… Ama bir kez daha kış… Ne önemi var ki seni nerde aradığımın?
Şimdi rüzgâra gömülen bir keman sesi parçalanmışlığım…

Evimin bir köşesinde sessiz duran çiçek gibi sadece güneşi bekliyorum. Aldırmıyorum mevsime, soğuğa, dağların tepesine ara ara düşen kar taneciklerine…
Son zamanlarda kitap kahramanlarından dinliyorum aşkı… Her defasında aynı şaşkınlıkla yabancılıyorum içinde sen olmayan bu şehri… 
Belli etmiyorum kimseye rengimi… Daha doğrusu Kimse bilmemeli belki de kalbimin ötelerinde buz kestiğimi… Kimse bilmemeli, benden mutluluk isteyen herkesten gizlendiğimi.


Yorumsuzsam görmediğimi sanma yine de… Her şeyin farkındayım. Her gün pek çok sözcüğe, pek çok karmaşıklığa çarpıyorum. İnsansı hırsların arasında, şekilsiz fikir alanlarından hızlıca geçip gidiyorum.
 İnsan yüreğini ancak bir insan yüreğinin kırabileceğini,  uzaklaştıkça daha iyi anlıyorum…

Dışına çıkıyorum yaşamımın çoğu zaman.
Uzaklığın takıldıkça aklıma, Çekiminden kopuyorum dünyanın… Ve ne ilginç ki seni beklemekten korkmuyorum… Gözbebeklerimde sakladığım,  bir aşksın çünkü biliyorum…

Biliyorum ki, kalbim hala aynı yaşta. Şeffaf bir sevgiyle sarılı, hala çocuk, hala güven dolu kalbim…
Yorumsuzsam öğrenmedim sanma… Ben de öğrendim bazen adımsız yürümeyi, geride kalan olduğunda kendini kendi içinde eritmeyi…
Yorumsuzsam, Sendin kaybolmayı seçen…

 Ne önemi var ki seni nerde aradığımın? Bitti çoktan hayatımda yer kaplayan varlığın… Sadece soyut bir hikâyede izafi teorisisin zamansızlığımın…

Elif GÖZEL
Sınır Dergisi / Sayı 6 / Kasım Aralık 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder